TİYATRO VE DRAMA EĞİTİMİ

Tiyatro, öbür sanatlarda olduğu gibi, din törenlerinden doğmuştur.

İlkel toplumlarda, din törenlerinde, kutsal sayılan varlıklar taklit edilirdi. Sonraları, topluma etkili ve “yararlı kişilerin ölümü üzerine, onların ruhlarını sevindirmek ve onlardan bir yardım ummak amacıyla, bu kişiler adına gösteriler yapılmaya başlandı. Toplumlar geliştikçe, tapınaklarda çeşitli davranışlar ve yalvarışlarla Tanrıya  tapma şekilleri de gelişti.

İşte tiyatro, bu din törenlerinin ve insanlarda yaratılıştan bulunan taklit özentisinin bir sonucu olarak doğmuştur.

Bugünkü Batı tiyatrosunun başlangıcı Yunan tiyatrosudur. Eski Yunan tiyatrosu da Bağbozumu Tanrısı DÎYONÎZOS adına yapılan törenlerden   doğmuştur.

TİYATRO NEDİR?

Temsil gösterilen yere denir.

Kelime dilimize İtalyanca teatro ‘dan girmiştir. Tiyatro sözcüğü Yunanca’da “seyirlik yeri” anlamına gelen theatron’dan türetilmiş. Türkçede geniş bir anlam kazanarak tiyatro binasıyla beraber, oyun yada eseri de ifade eder olmuştur.

DRAMA

Hayatta yaşanmış veya yaşanması mümkün olan olayları sahnede canlandırma sanatına denir. Olayları oluş halinde gösteren tiyatro eseridir. Olayları oluş halinde gösteren tiyatro eseridir. Bu eserlerde olaylar yazarın ağzından anlatılmaz, eserdeki kişiler doğrudan doğruya söyler veya canlandırır.

Başlıca iki unsur vardır: Olay (vak’a) ve kişiler. Dramadaki olaylar kişiler veya kişilerle onların dışında yar olanlar arasındaki çatışma üzerine kurulur. Bu tür eserlerde de giriş, gelişme ve çözüm gibi bölümler vardır.
Giriş’te kişiler, olayla ilgileri ve konu ele alınır. Gelişme’de kişilerin çatışması verilerek olay sürükleyici ve merak uyandırıcı bir duruma sokulur. Çözüm’de ise olaylar bir sonuca bağlanır.

DRAM

İlkçağlarda ve Ortaçağ’da epope karşısında tiyatro çeşidi eserler için kullanılmışken, XVIII. yüzyılın sonlarından itibaren ciddi, gerçekçi oyunlara ad olmuştur. Kelimenin aslı Yunanca drama (hareket)’dan gelir, önceleri Türkçede facia ile karşılanmıştı. Sonra dram tabiri kullanılagelmiştir.

Genellikle orta tabaka insanın özel hayatındaki şartları ve çatışmaları, günlük olaylar içinde işler ve aynı tabakanın zevki selimine hitap ederler. Seyircinin duygularına seslenerek onu etkilemeye çalışırlar. Güzel ile faydalıyı bir arada yürütme ve gösterme gayesini güderler. Bunu yaparken de toplumun ahlâkî değerlerini daima ön planda tutarlar. Faziletli davranışları göstermek suretiyle insana toplum içindeki vazifelerini hatırlatmak isterler. Bütün bunları sağlayabilmek için de genellikle konuşma diline yakın, bir nesirle kaleme alınırlar. Dramlarda, trajedyalardaki acıklı ve komedyenlerdeki güldürücü taraflar insan hayatında görülen biçimleriyle bir arada işlenirler.

Dram XVIII. yüzyılda Fransız filozofu Diderot (1713-1784), Beaumarchais (1732-1799) ve daha bazı yazarların uzun trajedyaya karşı çıkmaları, günlük olayları işleyen oyunları tercih etmeleri üzerine doğdu. Dram ismini de onlar vermişlerdir. Diderot bu oyun türünü şöyle tarif eder:

“Genel üslûbunda gerçeğe yönelen, hareketli ve dokunaklı olmaya çalışan, kişilerin özel hayatlarındaki şartlar ve çatışmaları canlandıran, ahlâkçı tutumu öne alan nesirle yazılmış dram. “

İngiliz oyun yazarı Shakespeare (1564-1616) klasik tiyatronun Uç birlik (konu, zaman, mekân) kuralını hiçe sayan eserler vermiştir’. Shakespeare, düello, zehirleme, öldürme’gibi acı veren olayları sahnede oluş halinde gösterir; acıklı ve gülünç durumları bir arada yürütür: yüksek kişilerin yanında halktan kişilere de önem verir; nazım ve nesri iç içe kullanır. Bu oyunlar Lessiag, Golthe, Schiller gibi Alman edebiyatçılarını da etkilemişti. XIX. yüzyılın ilk yarısında da Fransız romantizmi Shakespeare’in ve Alman tiyatrosunun tesiriyle dram türünü geliştirdi.

Romantik dram diye adlandırılan türün öncüsü Victor Hugo (1802-1885), romantik dramın beyannamesi sayılan Cromwell (1827) adlı eserinin önsözünde bu türün özelliklerini açıklar.

Romantik dramın başlıca özelliklerini şu maddelerde toplayabiliriz:

  1. Üç birlik (konu, zaman, mekân) kuralına uymaz.
  2. Hem acıklı hem de güldürücü olaylar, hayatta görüldüğü gibi bir arada yaşanır.
  3. Olaylar tarihinden alınabileceği gibi günlük hayattan da alınabilir.
  4. Kişiler her sınıf halktan seçilebilir.
  5. Yerli özelliklerin işlenmesine önem verilir.
  6. Her türlü çirkin olay, cinayet, vurma vb. sahnede gösterilebilir.
  7. Perde sayısı yazarın isteğine bağlıdır.
  8. Nazım veya nesir şeklinde yazılabilirler.

Dram türü, doğuşundan bugüne kadar görülen her türlü edebiyat akımı (realizm, naturalizm, sembolizm vb.) içinde varlığını bir takım biçim ve muhteva değişikleri göstererek sürdürmüştür. Hâlen günümüzde de en çok yazılan ve oynanan ağır başlı, ciddi oyun türü olarak varlığını devam ettirmektedir.
Victor Hugo’nun Hernanî oynanışı 1830) adlı dramı, klasiklerle romantikler arasında, şiddetli kavgalara sebep olmuş ve yeni bir tiyatro anlayışına yol açmıştır.