Yunus Emre (1240-1321)

Alevi Bektaşi edebiyatının en büyük ozanlarından olan Yunus Emre’nin, Eskişehir’in Mihalıççık ilçesine bağlı Sarıköy ya da Karaman’da doğduğuna inanılmaktadır. Moğol işgali sırasında ziyaret ettiği Hacıbektaş dergâhında bizzat Hz Pir tarafından, “Senin kilidin Taptuk’tadır Yunus, var git onun kapısına” denilerek, Taptuk Emre dergâhına yollanmış. Dergâhta, Pir aşkına kırk yıl hizmetten sonra, Taptuk Emre’nin; “Sen tamam oldun artık, ey Derviş Yunus demesiyle” kilit çözülmüş ve Yunus’un gözesinden bir Çağlayan dökülmüştür.

Şiirleriyle Alevi Bektaşi inancına olağanüstü bir zenginlik kazandıran Yunus Emre, her türlü karanlık ve batıl inanca karşı çıkarak, şiirlerinde Vahdet-i Vücut (Varlığın Birliği) inancının en güzel örneklerini vermiş ve kendinden sonra gelen Alevi Bektaşi şairler üzerinde de oldukça etkili olarak, dergâh şiirine yeni bir öz ve deyiş kazandırmıştır.

Mezarının nerede olduğu bilinmemesine karşın, Anadolu Alevileri, 81 yaşında Hakka yürüyen Yunus Emre adına, tam 16 ayrı kentte makam ve türbe yaparak onu adeta bağrına basmıştır.

Alevi Bektaşi ozanı Yunus Emre, bugün de karanlıkları yırtıp atan sevgi dolu şiirleriyle yolumuza ışıklar saçmaktadır.

Benem ol aşk bahrısı denizler hayran bana
Derya benim katremdir zerreler umman bana
Kaf dağı zerrem değil ay ü güneş kul bana
Mülk-i ezeldir ilim çün dosta gider yolum
Aşktan söyler bu dilim aşk oldu seyran bana…